7 Ocak 2017 Cumartesi

Sevdakâr ÇELİK yazısı_ Hangi Dağı Delmek Teselli Edebilir ki Ferhatı?

Başarı?
Ne de çok kullanıyoruz bu sözcüğü…
Ve ne de çok önemsiyoruz değil mi?
Bayramda seyranda, yeni yılda, doğum günlerinde dostlarımıza / sevdiklerimize “Başarı” dileklerinde bulunuyoruz.
Başarıyı kimin için istiyoruz sahi?
Kendimiz için mi, karşımızdaki biri için mi?
Peki, karşımızdakinin “Başarı” istediğini nereden biliyoruz a dostlar.?.
Yüzde bir ihtimal de olsa, karşımızdaki o birinin “Başarı” istemiyor olabileceğini hiç düşündük mü?
Başarı istemeyen birine başarı dilemek bir tür beddua sayılmaz mı?
Çok mu dikensiz gül bahçesidir başarı?
Elde edilen başarı, hangi kayıpların karşılığıdır acaba?
Yoksa o başarı denilen “şey” gökten zembille mi iniyor?
“Armut piş, ağzıma düş!” gibi bi şey midir yoksa başarı?
Sevgili Dostlar,
Bu soruları biraz da şakaya vurarak soruyorum…
Şakaya vurmasam, “Başarı istenmez şey midir?” diyerek muhalefet edileceği kesindir.


Bize, alıştığımız kalıpların dışına “asla ve kat’a” çıkmamak öğretildiği için; -karşımızdakinin esasen ne dediğine aldırmadan- hurraaa, kılıçları çekip saldırıya geç(ebil)iyoruz çünkü… Şakaya vurmam, ondan…


Bir "şakalı soru" daha sorayım izninizle:
-Sahi, şimdiye dek, hiç; başarı dediğimiz o “cilalı çerçevenin” arka yüzünü düşünen oldu mu hiç?
“Başarı"sını kutlamak ve kutsamak ve ödüllendirmek ereğiyle; kendisi için törenler düzenlediğiniz hemen birçok insan; ____O’na çiçekler sunduğunuzda; lütfen dikkat edin; dikkat edin, çünkü dudağının kenarında hüzünlü mü hüzünlü, acılı mı acılı bir gülücük göreceksiniz. ____Mutlaka çok dikkat edin ve mutlaka görün, yoksa bir daha göremezsiniz kırk yılda bir Dünya’yı ziyaret eden “kuyruklu yıldız” misali…
Bilelim ki;
Ödülü verenler kadar önemsemiyor ödülü alan… Tenezzülü yoktur şu bu ödüle… Fakat nedense kimse fark etmiyor bu görünen gerçeği… Herkes kendi âleminde ve ödül töreninin büyüsüne kaptırmış haldedir…
Bilinse ki / ödüllendirilecek O KİŞİ; kimseyi incitmemek için alıyordur kendisine -pek de şatafatlı bir biçimde- takdim edilen çiçekleri…
Bilinse ki / ödüllendirilecek O KİŞİ; kimseyi incitmemek için katılıyordur o anlamsız tören seramonilerine…
Çünkü O, biliyor ki; sizin “Başarı” diye alkışladığınız şey, ona çoook, ama çok PAHALIYA MAL OLMUŞTUR.
Haklısınız, onu çok yakından tanımıyorsunuz, bil(e)mezsiniz… Dedim ya, haklısınız.!.
Bilseniz, hiç; bayramda seyranda, yılbaşlarında doğum günlerinde; beddua eder gibi “Başarı” diler misiniz?
Dilemezsiniz.!.
(Fark ettiyseniz deminden beri “şakaya vurmuyorum” _ciddiyim.!. Bu işin şakası yok, dilemezsiniz.!.)
**
Çünkü;
... Adına "başarı" denen şey, madalyonun bir yüzüdür sevgili dostlar.!.
Bir de öteki yüzü var madalyonun. Ben de deminden beri, işte o, “öteki yüz”ü anlatma derdindeyim.


Kimi BAŞARILAR(!) vardır Kİ, başarılmasına engel olunan “çok masum, çok sade ve olabildiğince doğal” bir beklentinin acıları üzerine inşa olmuştur.
Ferhat'ın dağları "delik deşik etme" çabası, buna misal olsun sevgili dostlar.!.
Peki niçin Ferhat ve dolayısıyla Şirin?
Çünkü biliyorum ki siz aşktan anlarsınız.
Aşk denince akan sular durur.
Aşk üzerinden örnekleme yaparsam belki o zaman sözlerimi gereğinden fazla irdelemeden, içinde bir “Haklılık payı” bulursunuz. –_____(Eğri oturup doğru konuşalım: “Haklılık payı” bulursunuz, çünkü işin içine “aşk” girince, bir ucu da size dokunmuş olacaktır tabiî… Yoksa biliyorum ki, verdiğiniz destek, benim kara kaşım kara gözümün hatırı için değildir.… Eh, aşkın ucu kime dokunmuyor ki… )
Ferhat’ta kalmıştık..
Ferhat, Yaradan’a sığınıp dağları deldi diyelim.
Görkemli törenler tertip ederek tebrik etseniz ve hatta sorsanız Ferhat'a, o aşılmaz dağları yarıp, bir uçtan diğer uca ulaşmanın kıymet-i harbisi olmadığını fısıldayacaktır size Ferhat.
Çok yönlü düşünmek gibi bir hasletten yoksun olanlar ve hayata tek pencereden bakmaya koşullananlar şaşıracaklardır.
“-Olmaz böyle şey!” diyeceklerdir.
Lahavle çekeceklerdir.
“-Nasıl olur yahu, ödül bu, hiç önemsiz olabilir mi ödül?” diyeceklerdir.
“-Bulmuş da bunuyor.!.” gibisinden burun da kıvıracaklardır.
Şimdi dönüp de diyelim ki:

Siz Ferhat’ı Şirin'inden etmişsiniz... Sonra da kalkıp, dağları deldi diye onu ödüllendiriyorsunuz. Kazma küreğiyle dağların külünü savurması; Ferhat için sinek vızıltısıdır.ve bu kadar abartılması da anlamsızdır.
Olaya dışarıdan bakanlar için “dağların delinmesi” “ödüllük bir eylem”dir.
__ve fakat bilmezler ki, Şirin'inin olmadığı bir hayatı başarı saymaz Ferhat.
Tutup da O'na -sözün gelişi- Dünyanın en itibarlı başarı ödülünü/ödüllerini verseniz ne yazar.!!!.
Hangi dağı delmek teselli edebilmiştir ki Ferhat'ı, sizin “ödül dediğiniz şey” teselli etmiş olsun.!.
**
NOT: Dikkatli bir okuyucu bu metinden birkaç tane kıssadan hisse çıkarabilir. Kabulümüzdür.
Bizim kıssadan hissemiz şu olsun:
- KİMİ BAŞARILAR(!) VARDIR Kİ,
BAŞARILMASINA ENGEL OLUNAN
“ÇOK MASUM, ÇOK SADE VE OLABİLDİĞİNCE DOĞAL” BİR BEKLENTİNİN ACILARI ÜZERİNE İNŞA OLMUŞTUR.

____________________Sevdakâr ÇELİK
____________________,06.01.2017mn

#günlüklervenotdefterinden #yazı #ferhatileşirin #SevdakârÇelik

Hiç yorum yok: