Ne de çok kullanıyoruz bu sözcüğü…
Ve ne de çok önemsiyoruz değil mi?
Bayramda seyranda, yeni yılda, doğum
günlerinde dostlarımıza / sevdiklerimize “Başarı” dileklerinde bulunuyoruz.
Başarıyı kimin için istiyoruz sahi?
Kendimiz için mi, karşımızdaki biri için
mi?
Peki, karşımızdakinin “Başarı”
istediğini nereden biliyoruz a dostlar.?.
Yüzde bir ihtimal de olsa, karşımızdaki
o birinin “Başarı” istemiyor olabileceğini hiç düşündük mü?
Başarı istemeyen birine başarı dilemek
bir tür beddua sayılmaz mı?
Çok mu dikensiz gül bahçesidir başarı?
Elde edilen başarı, hangi kayıpların
karşılığıdır acaba?
Yoksa o başarı denilen “şey” gökten
zembille mi iniyor?
“Armut piş, ağzıma düş!” gibi bi şey
midir yoksa başarı?
…
Bu soruları biraz da şakaya vurarak
soruyorum…
Şakaya vurmasam, “Başarı istenmez şey
midir?” diyerek muhalefet edileceği kesindir.
Bize, alıştığımız kalıpların dışına
“asla ve kat’a” çıkmamak öğretildiği için; -karşımızdakinin esasen ne dediğine
aldırmadan- hurraaa, kılıçları çekip saldırıya geç(ebil)iyoruz çünkü… Şakaya
vurmam, ondan…
Bir "şakalı soru" daha sorayım
izninizle:
-Sahi, şimdiye dek, hiç; başarı
dediğimiz o “cilalı çerçevenin” arka yüzünü düşünen oldu mu hiç?
…
“Başarı"sını kutlamak ve kutsamak
ve ödüllendirmek ereğiyle; kendisi için törenler düzenlediğiniz hemen birçok
insan; ____O’na çiçekler sunduğunuzda; lütfen dikkat edin; dikkat edin, çünkü
dudağının kenarında hüzünlü mü hüzünlü, acılı mı acılı bir gülücük göreceksiniz.
____Mutlaka çok dikkat edin ve mutlaka görün, yoksa bir daha göremezsiniz kırk
yılda bir Dünya’yı ziyaret eden “kuyruklu yıldız” misali…
…
Bilelim ki;
Ödülü verenler kadar önemsemiyor ödülü
alan… Tenezzülü yoktur şu bu ödüle… Fakat nedense kimse fark etmiyor bu görünen
gerçeği… Herkes kendi âleminde ve ödül töreninin büyüsüne kaptırmış haldedir…
Bilinse ki / ödüllendirilecek O KİŞİ;
kimseyi incitmemek için alıyordur kendisine -pek de şatafatlı bir biçimde-
takdim edilen çiçekleri…
Bilinse ki / ödüllendirilecek O KİŞİ;
kimseyi incitmemek için katılıyordur o anlamsız tören seramonilerine…
Çünkü O, biliyor ki; sizin “Başarı” diye
alkışladığınız şey, ona çoook, ama çok PAHALIYA MAL OLMUŞTUR.
Haklısınız, onu çok yakından
tanımıyorsunuz, bil(e)mezsiniz… Dedim ya, haklısınız.!.
Bilseniz, hiç; bayramda seyranda,
yılbaşlarında doğum günlerinde; beddua eder gibi “Başarı” diler misiniz?
Dilemezsiniz.!.
(Fark ettiyseniz deminden beri “şakaya
vurmuyorum” _ciddiyim.!. Bu işin şakası yok, dilemezsiniz.!.)
**
Çünkü;
... Adına "başarı" denen şey,
madalyonun bir yüzüdür sevgili dostlar.!.
Bir de öteki yüzü var madalyonun. Ben de
deminden beri, işte o, “öteki yüz”ü anlatma derdindeyim.
Kimi BAŞARILAR(!) vardır Kİ,
başarılmasına engel olunan “çok masum, çok sade ve olabildiğince doğal” bir
beklentinin acıları üzerine inşa olmuştur.
Ferhat'ın dağları "delik deşik
etme" çabası, buna misal olsun sevgili dostlar.!.
Peki niçin Ferhat ve dolayısıyla Şirin?
Çünkü biliyorum ki siz aşktan
anlarsınız.
Aşk denince akan sular durur.
Aşk üzerinden örnekleme yaparsam belki o
zaman sözlerimi gereğinden fazla irdelemeden, içinde bir “Haklılık payı”
bulursunuz. –_____(Eğri oturup doğru konuşalım: “Haklılık payı” bulursunuz,
çünkü işin içine “aşk” girince, bir ucu da size dokunmuş olacaktır tabiî… Yoksa
biliyorum ki, verdiğiniz destek, benim kara kaşım kara gözümün hatırı için
değildir.… Eh, aşkın ucu kime dokunmuyor ki… )
…
Ferhat’ta kalmıştık..
Ferhat, Yaradan’a sığınıp dağları deldi
diyelim.
Görkemli törenler tertip ederek tebrik
etseniz ve hatta sorsanız Ferhat'a, o aşılmaz dağları yarıp, bir uçtan diğer
uca ulaşmanın kıymet-i harbisi olmadığını fısıldayacaktır size Ferhat.
Çok yönlü düşünmek gibi bir hasletten
yoksun olanlar ve hayata tek pencereden bakmaya koşullananlar şaşıracaklardır.
“-Olmaz böyle şey!” diyeceklerdir.
Lahavle çekeceklerdir.
“-Nasıl olur yahu, ödül bu, hiç önemsiz
olabilir mi ödül?” diyeceklerdir.
“-Bulmuş da bunuyor.!.” gibisinden burun
da kıvıracaklardır.
…
Şimdi dönüp de diyelim ki:
Siz Ferhat’ı Şirin'inden etmişsiniz...
Sonra da kalkıp, dağları deldi diye onu ödüllendiriyorsunuz. Kazma küreğiyle
dağların külünü savurması; Ferhat için sinek vızıltısıdır.ve bu kadar
abartılması da anlamsızdır.
Olaya dışarıdan bakanlar için “dağların
delinmesi” “ödüllük bir eylem”dir.
__ve fakat bilmezler ki, Şirin'inin
olmadığı bir hayatı başarı saymaz Ferhat.
Tutup da O'na -sözün gelişi- Dünyanın en
itibarlı başarı ödülünü/ödüllerini verseniz ne yazar.!!!.
Hangi dağı delmek teselli edebilmiştir
ki Ferhat'ı, sizin “ödül dediğiniz şey” teselli etmiş olsun.!.
**
NOT: Dikkatli bir okuyucu bu metinden
birkaç tane kıssadan hisse çıkarabilir. Kabulümüzdür.
Bizim kıssadan hissemiz şu olsun:
- KİMİ BAŞARILAR(!) VARDIR Kİ,
BAŞARILMASINA ENGEL OLUNAN
“ÇOK MASUM, ÇOK SADE VE OLABİLDİĞİNCE
DOĞAL” BİR BEKLENTİNİN ACILARI ÜZERİNE İNŞA OLMUŞTUR.
____________________Sevdakâr ÇELİK
____________________,06.01.2017mn
#günlüklervenotdefterinden #yazı #ferhatileşirin #SevdakârÇelik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder