ALİ KOÇ :
1956 yılında, Sivas’a bağlı Kangal ilçesinin MUŞAR Köyünde doğdum.
1971-1976 yıllarında İstanbul’da işçi olarak çalıştım.
1971-1976 yıllarında İstanbul’da işçi olarak çalıştım.
Daha sonra (1979) DDY.’ında işçi kadrosuyla göreve başladım.
1998 yılında “TCDD Kangal İstasyonu” hizmetimden emekli oldum...
*
İnsanoğluna İyilik Yaramaz
“-Ey insanoğlu, ben seni boğacağım!” der.
Soluğu kesilen adam, zorlukla yutkunarak sorar:
“-Ben sana ne yaptım ki? Benim niyetim seni yangından kurtarmaktı. Sense beni boğmak istiyorsun, olacak iş mi bu?”
Yılanın laftan sözden anlayacağı yoktur. İnatla; “-Olsun, ben seni boğacam!” demektedir.
Adamcağız çaresizce; “Müsaade et, bir bilene akıl danışalım. Sen haklıysan beni boğarsın, yoksa gırtlağımı sıkmayı bırakırsın.” teklifinde bulunur.
Biraz ileride yaşlı bir “ÖKÜZ”e rastlarlar. Adam durumu ona anlatır. Öküz tereddüt etmeden;
“-Yılan haklı, seni boğsun. Çünkü insanoğluna iyilik yaramaz. Ben vakti zamanında gençken, çok çalıştığım için sahibim de bana çok iyi bakardı. Yaşlanınca artık bana bakmaz oldu. Onca verdiğim EMEKLERİMİ unuttu.. İnsanoğluna iyilik yaramaz, yılan seni boğsa haklıdır.” der ve yoluna gider.
Umduğunu bulamayan adam, dönüp;
“-Birine daha soralım!” diyerek yılana yalvarır. Yılan;”Peki!” der... Yürürken, ileride kurumuş bir AĞAÇ görürler.
“-Bir de şu ağaca soralım.” deyip, olanı biteni ona anlatır adam.
Yaşlı ağaç da;“-Yılan gardaş haklıdır. Çünkü insanoğluna iyilik yaramaz. Ben gençken, sahibim beni susuz bırakmazdı. Gölgemde uzanıp yatardı. Şimdi yaşlandık, dal budak veremez olduk. O da artık bana bakmaz oldu. Bu da yetmedi, dallarımı kırıp kırıp yakıyor. Onun içindir ki, insanoğluna iyilik yaramaz; yılan seni boğsa haklıdır.” diyerek kendi tecrübesini anlatır.
Adam yola koyulmadan son bir şans daha ister yılandan. Az ileride koşarak uzaklaşmakta olan bir “TİLKİ”yi görünce de;
“-Yılan gardaş, son olarak şu tilki gardaşa da danışalım. O da sana hak verirse, gayrı beni boğarsın.” der.
Adam, telaşı olan tilkiye seslenir. Tilki, istemeye istemeye durur...
....... Adamın biri atıyla bir köye doğru yol alırken, yolunun üzerindeki ormanlıkta yangın olduğunu görür. Güzelim ağaçların cayır cayır yanmasına
çaresizce üzülürken; birden gözüne, ağacın dalına asılmış bir YILAN ilişir. Atını o yana sürer. “Yazık, günah, yanmasın!” deyip, kamçısını yılana doğru uzatır. Yılan, can havliyle uzatılan kamçıya sarınır. Adam yılanı heybesine koyar. Niyeti, yılanı yangın tehlikesinden uzaklaştırıp, sonra da AZAT etmektir.
Heyhat ki, biraz yürümeye kalmadan, yılan heybeden çıkıp, arkadan adamın boğazına sıkıca dolanır ve dile gelir:çaresizce üzülürken; birden gözüne, ağacın dalına asılmış bir YILAN ilişir. Atını o yana sürer. “Yazık, günah, yanmasın!” deyip, kamçısını yılana doğru uzatır. Yılan, can havliyle uzatılan kamçıya sarınır. Adam yılanı heybesine koyar. Niyeti, yılanı yangın tehlikesinden uzaklaştırıp, sonra da AZAT etmektir.
“-Ey insanoğlu, ben seni boğacağım!” der.
Soluğu kesilen adam, zorlukla yutkunarak sorar:
“-Ben sana ne yaptım ki? Benim niyetim seni yangından kurtarmaktı. Sense beni boğmak istiyorsun, olacak iş mi bu?”
Yılanın laftan sözden anlayacağı yoktur. İnatla; “-Olsun, ben seni boğacam!” demektedir.
Adamcağız çaresizce; “Müsaade et, bir bilene akıl danışalım. Sen haklıysan beni boğarsın, yoksa gırtlağımı sıkmayı bırakırsın.” teklifinde bulunur.
Biraz ileride yaşlı bir “ÖKÜZ”e rastlarlar. Adam durumu ona anlatır. Öküz tereddüt etmeden;
“-Yılan haklı, seni boğsun. Çünkü insanoğluna iyilik yaramaz. Ben vakti zamanında gençken, çok çalıştığım için sahibim de bana çok iyi bakardı. Yaşlanınca artık bana bakmaz oldu. Onca verdiğim EMEKLERİMİ unuttu.. İnsanoğluna iyilik yaramaz, yılan seni boğsa haklıdır.” der ve yoluna gider.
Umduğunu bulamayan adam, dönüp;
“-Birine daha soralım!” diyerek yılana yalvarır. Yılan;”Peki!” der... Yürürken, ileride kurumuş bir AĞAÇ görürler.
“-Bir de şu ağaca soralım.” deyip, olanı biteni ona anlatır adam.
Yaşlı ağaç da;“-Yılan gardaş haklıdır. Çünkü insanoğluna iyilik yaramaz. Ben gençken, sahibim beni susuz bırakmazdı. Gölgemde uzanıp yatardı. Şimdi yaşlandık, dal budak veremez olduk. O da artık bana bakmaz oldu. Bu da yetmedi, dallarımı kırıp kırıp yakıyor. Onun içindir ki, insanoğluna iyilik yaramaz; yılan seni boğsa haklıdır.” diyerek kendi tecrübesini anlatır.
Adam yola koyulmadan son bir şans daha ister yılandan. Az ileride koşarak uzaklaşmakta olan bir “TİLKİ”yi görünce de;
“-Yılan gardaş, son olarak şu tilki gardaşa da danışalım. O da sana hak verirse, gayrı beni boğarsın.” der.
Adam, telaşı olan tilkiye seslenir. Tilki, istemeye istemeye durur...
Adam, çıkmayan canda umut vardır, deyip; olanı biteni tilkiye de anlatır:
“-Tilki gardaş! Atıma binmiş, filan köye gidiyordum. Ormanın yandığını gördüm. Aha bu yılan gardaş da, alevler içindeki bir ağacın dalına sarılmış, ha yandı ha yanacaktı... Yazık, yanacak; bari şu zavallıyı kurtarayım diye ağaca yaklaştım. Uzattığım kamçıya sarılıverdi. Alıp, rahat etsin diye, onu heybemin bir gözüne koydum. İki adım yürümüştük ki; heybeden çıkıp, boğazıma sarıldı. İnsanoğluna iyilik yaramaz, seni boğacam, dedi. Şimdi sen hak ver tilki gardaş. Kim haklı?”
Tilki de lafını esirgemeden adama yüklenir:
“-Sen yalan söylüyorsun!. Akıl var mantık var, bu kocaman yılan senin birecik heybene nasıl sığar?. Olacak iş mi? Sen yalan söylüyorsun. Hele çekil kenara... Söylediklerin doğru mu yalan mı, çıkar meydana. Gel yılan gardaş, bakalım bu heybeye sığabilecek misin?.”
Tilki heybenin gözünü açar ve yılan içine girer. Tilki, vakit kaybetmeden heybenin ağzını iple bir güzel bağlar.
“-Sen yalan söylüyorsun!. Akıl var mantık var, bu kocaman yılan senin birecik heybene nasıl sığar?. Olacak iş mi? Sen yalan söylüyorsun. Hele çekil kenara... Söylediklerin doğru mu yalan mı, çıkar meydana. Gel yılan gardaş, bakalım bu heybeye sığabilecek misin?.”
Tilki heybenin gözünü açar ve yılan içine girer. Tilki, vakit kaybetmeden heybenin ağzını iple bir güzel bağlar.
Ölümden dönen adam tilkiye şükran ve minnette bulunur.
“-Sağ ol tilki gardaş! Dile benden ne dilersen...” demeye kalmadan, süratle oradan uzaklaşmaya bakar tilki. Der ki;
“-Ben de biliyorum ki, insanoğluna iyilik yaramaz. Aklını kullanmadığı için, olur olmaz her şeye kötülükle yaklaşıyor; sonra da ektiğini biçiyor insanoğlu. Ben yılanı aklımla yendim, aklını kullanmasını bilmeyen insanoğlu zalimliğe başvuruyor. AKLINI KULLANMASINI BİLMEYEN İNSANOĞLUNA İYİLİK YARAMAZ!”
-OoO-
:sevdakâr çelik
...*mizahveşiir: 03.11.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder