Şimdilerde güncellenmese de / bir dost mekânını ziyaret eder gibi, ara
sıra göz gezdiriyorum. Sonrasında hüzünlü bir veda ile ayrılıyorum oradan.
...
...
Günün birinde bir
gün (31 Ekim 2008) -şimdi bakınca ne çok
zaman geçtiğini fark ediyor insan- iki
ayrı karikatürüme rastlıyorum "Melda Yorum" sayfalarında... Ancak bu karikatürler salt orijinal
halleriyle kaydedilmemiştir bloga.
Farklı ve şaşırtıcı bir sunum vardır ortada... Melda ASLAN'ın maharetli
ellerinde yeni biçimlere girip, ortaya çıkan yeni öykülerle ayrı bir ruh
kazanmıştır söz konusu karikatürler...ayrı karikatürüme rastlıyorum "Melda Yorum" sayfalarında... Ancak bu karikatürler salt orijinal
Çok hoş.!.
Çok etkileyici..
.
Bakınca şaşırmamak
-ve hikâyeleri de okuyunca- bu özgün yorum(lar)a hayran kalmamak olanaksızdır.
...
O günlerde(Ekim 2008'de)
sıcağı sıcağına izin alıp da / bu ilginç
ve değerli yorumu, Mizah Ve Şiir Dostlarıyla paylaşmamışız. Şık kaçmaz diye
düşünmüşüz.
Bugün
(26.07.2015) bir kez daha yolumuz düştü
Melda Yoruma...
Sanki yeni ve sanki hiç eskimeyen bir metni okur gibi
yeniden okudum.
Çok başarılı...
Alışılmamış ve
denenmemiş bir karikatür yorumu...
Özgün bir çalışma...
Alkışlanmayı hak
ediyor ve de kutlanmaya değer...
*
31 Ekim 2008'den,
26 Temmuz 2015'e dek
geçen bir süre...
Değerli Melda
ASLAN'ı -bugün yeniden ve dostlar huzurunda-
kutlamak istedim.
...
Sade ve sıradan iki
karikatüre farklı pencerelerden bakmamızı sağlayan bir değerli insana teşekkür
etmek ,"Beynine, yüreğine, ellerine sağlık..." demek, boynumuzun
borcudur.
Onca yıl:
2008......2015...
...ve bunca zamana
karşın, her okuduğumuzda bizi hâlâ etkiliyorsa bir "karikatür
yorumu";
buna hayat verip ortaya çıkaran o yürek;
dileriz,
kendi farklılığını
-yeniden- fark etme mutluluğunu da yaşamış olsun..
...
Beyninize, yüreğinize, ellerinize sağlık değerli Melda ASLAN.!.
Sevdakâr
ÇELİK
***
Şimdi gözlerimizi Melda Yorum sayfalarına çevirebiliriz:
** Kaynak: http://www.meldayorum.blogspot.com.tr/
Aşağıdaki bölüm için_Kaynak: http://www.meldayorum.blogspot.com.tr/2008/10/sayn-sevdakar-elikin-www.html
ÇİZGİ
ÖYKÜ - 2
Orijinal Karikatür : Efes Göç
Öykü : Bırakıp gittiğin yüreğinse eğer, elbet geri döneceksin…
Hiçbir
şeyden çekmedi evren, insanoğlundan çektiği kadar… Yaşadığımız dünyayı,
bulunduğumuz, geçtiğimiz her yeri yakıp yıktık, talan ettik. Öylesine bir talan
ki her nesne, her varlık pes etti. Ve en son olarak da dünyamız… Bu talana
dayanamayan dünyamız geri dönülmez bir yolda ilerliyor ve az bir süre sonra
insanoğlu kendi sonunu kendisi hazırlamış olacak.
Evet
insanoğlu demiştik… El atmadığı, talan etmediği yer yok… İşte kendi yarattığı
tanrıları bile ne hale getirmiş… Efsanelerde yaşatılan ve onlar için
tapınaklar, heykeller yapılan tanrıların içler acısı hali. Yani tanrıların bile
gücü yetmemiş bu insanlığın bu çılgınlığına…
Tanrı
Zeus en sonunda dayanamayıp kalkar ayağa… Topal aksak terk-i diyar etmek için
yola çıkar. Ancak geride bıraktıkları vardır; Tanrı Zeus’un taşımaya gücünün
olmadığı, gücünün yetmediği…Karısı Hera yaşlı gözlerle ona bakmaktadır. Yapacak hiçbir şey yoktur … Bir veda busesi bile konduramaz sevdiğinin yanağına; sarılamaz… elini sallayabilmek için bir kolu bile yoktur.
Zeus aniden karar verir… Yürek isterse her zorluğun üstesinden gelinir. Hele ki bu zorluk sevdanın önüne çıkmışsa… İnsan koca bir evreni bile yüklenir sırtına...
Bu arada şöyle bir yorumu da vermeden geçemeyeceğim. Karikatürü
gönderdiğim bir arkadaşımla duygularımı paylaşmak istemiştim. (Konak Belediyesi
/ Tülay Çelikel) Kendisi de sanatçı olan bu arkadaşımla aramızda geçen MSN
yazışmasını aynen aktarıyorum.
-
Çizim gerçekten yürek burkucu bu arada, hele benim için…
-
Neler çağrıştırdı sizde çok merak ettim. Merakım sizinle ilgili değil, çizimle
ilgilidir... çünkü benim çok çok çok hoşuma gitti... çok farklı bir yerlere
götürdü beni.
-
Bana daha çok yok edilmiş bir şehri gösterdi efsaneleriyle birlikte harabeye
çevrilmiş, malum pek koruyamıyoruz. O açıdan şehrin adamı bile bıkıyor ki -bu
heraklitosa benziyor- Heraklitos şehrini iyi korumuş ve çok çaba harcamıştır, o
açıdan da çok acıklı…
Tabii
heykelleri kırık görmek de öyle...
-Bir
ayrıntı daha var; evet tanrılar ve tanrıçalar adı ne olursa olsun... Heraklitos
diyelim, arkada da Artemis ve onun bacakları yok; sevdiğiyle birlikte
gidebilmek için…
-
Tebrikler ne güzel
-
Ay aynı şeyleri konuşabilmek ne güzel, pek az kimse bilir, düşünebilir bunları…
-
İşin bir yönü daha var; onlar tanrıyken aciz durumda... peki ya biz... bizler bazen
ayaklarımız olsa bile ACİZ kalabiliyoruz gidenlerin arkasından…
-
Çok doğru…
ÇİZGİ
ÖYKÜ-1
Orijinal Karikatür : Kardan Adam ve Gül
Öykü : Buzdan Olur Kardan Adamın Yüreği
Kardan
Adam ve Gül” karikatürü bunlardan biri…
Karikatürün
orijinal çizgilerini hiç bozmadan bir çizgi öykü oluşturmak istedik.
(Aslında
ilk bakışta sevdalı bir Kardan Adam’ın, sevgili Kardan Kadın’ına romantik
şekilde gül sunmasını, sevgisini sunmasını anlatıyordu bu karikatür, ama benim
dikkatime takılan küçük bir ayrıntıdır, bu öykünün oluşma sebebi.)
Havalar
ısınıyordu. Havaların ısınması onun yok olması demekti, gitmeliydi; hayatta
kalabilmek için soğuğa ve kara ihtiyacı vardı.Kardan Kadın’a “Hadi gidelim.” Demek, “Hadi benimle gel” demek bile aklına gelmemişti, gelmiyordu. Gülüne bile kıyamamış, gittiği yerlerde lazım olur diye cebine yerleştirmişti. Yüreğini ise hiç koymamıştı zaten. Çünkü yüreğini ortaya koymaktan korkuyordu. ‘Sevdalı Kardan Adam’ bitmiş demekti. Yüreğini koyunca insan bu kadar kolay dönüp gidebilir miydi?
Bakakaldı gidenin ardından… “Hadi gidelim.” demeyene “Ben de seninle geleyim.” denir miydi? “Hadi benimle gel.” demeyene “Beni bırakma, gitme” denebilir miydi?
Diyemedi
Kardan Kadın, diyemezdi. Ağlıyordu Kardan Kadın, ağlamasının yok olmak demek
olduğunu bile bile ağlıyordu. Giden sadece Kardan Adam’ın değildi… Onunla
birlikte her şeyi gidiyordu; umutları, inançları, yüreği… en önemlisi de
sevdası… Erise, yok olsa ne gam; zaten bundan sonra yaşayabilir miydi?
Anlamıştı,
Kardan Adam’ın yüreği buzdan olurdu… Ama geç kalmıştı, hem de çok geç…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder